






GÜNEŞİN UYUDUĞU YER
Güneş, sayısız defa doğup batmaktan yorulmuştu. Birazcık uyumak istedi. “Nerede uyurum?” diye düşündü. Belki yeryüzünde uyuyacak bir yer bulabilirdi.
Denize sordu:
— Affedersiniz, öyle çok yoruldum ki... Sizin üzerinizde uyuyabilir miyim?
Deniz:
— Üzerimde uyumanızı isterdim ama çok sıcaksınız. Üzerime yattığınızda ben kurur giderim. Ben kurursam balıkların hepsi de ölür, dedi. Güneş, denizde uyuyamayacağını anlamıştı. Yağmur yüklü buluta sordu. İnsanların yağmura ihtiyacı olduğunu anlattı bulut. Güneş, üzerinde uyursa yağmurlar buharlaşırdı. Güneş, oradan da ayrıldı. Bir bahçede küçük bir çocuk gördü. Çocuk, elindeki papatyanın yapraklarını sayıyordu. Güneş çocuğa seslendi:
— Beni uyutacak yerin var mı?
— Çocuk sevinçle ellerini çırparak:
— Elbette var, gelsene dedi.
Güneş, hafifçe çocuğun kollarına indi. Bahçe
şaşırdı. Karıncalar şaşırdı. Serçeler şaşırdı, papatyalar şaşırdı. Çocuk hiç şaşırmamıştı. Uyuması için güneşi kalbine yatırdı. Güneş çok yorgundu. Çocuğun kalbinde tatlı bir uykuya daldı. Çocuk, papatya yapraklarını saymaya devam etti. Güneşi gökyüzünde göremezseniz sakın telaşlanmayın. Çünkü o, yine yorulmuş ve uyuyabileceği tek yere gitmiştir. O küçük kalbe...
Mevlâna İdris ZENGİN
(Kısaltılmıştır.)
HAYALLERİ SEVMEYEN KRAL
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok uzak bir ülke varmış. Bu ülkede bütün hayaller, kurulduğu anda gerçek olurmuş. Herkes mutlu mutlu hayaller kurar, onların gerçekleşmesini neşe içinde izlermiş. Günün birinde hayallere düşman olan bir kral başageçmiş. Hayal kurmayı herkese yasaklamış. Bütün askerlerine:
— Çabuk gidin ve bu ülkede hayal kurmanın yasak olduğunu dört bir yana duyurun, demiş.
— Duyduk duymadık demeyin. Artık hayaller yok.Gerçekler
var. Vaktinizi hayal kurmakla değil, iş yapmakla geçirin! Bundan sonra kim hayal kurarsa sarayın hapishanesine atılacak! Bunu duyan insanlar hayal kurmaktan
korkar olmuşlar. Sık sık çocuklarına:
— Sakın ha hayal kurmayın, diye hatırlatmışlar. Fakat Ahmet, “Hayal kurmanın ne zararı olabilir ki?” diye düşünmüş. Kendi kendine, “Ben hayal kurmaya devam ederim ama hiç kimseye hayallerimden bahsetmem. Böylece kralın da hayal kurduğumdan haberi olmaz.” demiş ve gizlice hayal kurmaya devam etmiş. Gün geçtikçe insanlar hayal kurmayı özler olmuşlar.Yaşama sevinçlerini kaybetmişler. Bir gün toplanıp krala gitmişler:
—Biz hayal kurmayınca mutsuz oluyoruz. Hayal kurmaya devam etmek istiyoruz, demişler.Fakat kral onları anlamak istemiyormuş.
—Herkes evine dönsün, diye bağırmış. Burada hayal filan kurulmayacak! Hayal kurup tembel tembel oturma devri çoktan geçti! Gel zaman git zaman, bütün ülke halkı hayal kurmayı unutmuş. Bir gün Hayaller Ülkesi’ne bir ejderha gelmiş. Ağzından çıkan alevlerle herkesin evini ve bahçesini yerle bir etmiş. Bu duruma çok üzülen kral, bir çözüm
yolu aramış ama hayal kuramadığı için bulamamış. Halkına haber göndermiş:
— Bu ejderhadan kurtulmanın çaresini hep beraber bulalım, demiş. Ama kimsenin aklına bir çare gelmemiş. Çünkü hayal kurmaya kurmaya, hayal kurma yeteneklerini kaybetmişler. Kralın askerleri ejderha ile savaşıyorlar fakat bir türlü ejderhayı yenemiyorlarmış. Sonunda ejderha, kralın sarayının kapısına kadar gelmiş. Kralı esir alıp zindanına hapsetmiş. Kral halkından yardım bekliyormuş. Fakat boşuna. Çünkü Ahmet dışında hiç kimse hayal kuramıyor, çözüm üretemiyormuş. Ahmet bir gün ejderhanın zindanının yanından geçerken tutsak kralın iniltilerini işitmiş. Hayal kurmayı yasakladığı için krala kızgınmış. Fakat yine de ona acımış. Kendi kendine:
— Ben en iyisi kralı kurtarmanın yolunu hayal edeyim,demiş.Bir
ağacın altına oturmuş, başlamış hayal kurmaya Önce her tarafın yağmur bulutları ile dolu olmasını hayal etmiş. O anda
YILDIZLAR VE DÜŞLER
Hafta sonu dışarıda çok güzel bir hava vardı. Günlük ödevlerimi bitirdikten sonra arkadaşlarıma telefon ettim. Sokağımızdaki küçük çocuk parkında buluşmayı önerdim. Kabul ettiler. Çisil, Özlem ve Gonca’yla birlikte parkta dolaşmaya başladık. Her taraf yemyeşildi. Parktaki banklardan birine oturduk. Gelecekten, düşlerimizden konuştuk.
Sürekli meslek
değiştiren
ben, artık turizmci
olmak istiyordum. Çisil ise mühendis olacak, bir yandan
da resim yapacaktı. Gonca, ses
sanatçısı
olmayı kafasına koymuştu. Özlem, gazeteci olmayı düşünüyordu.
Parkta uğur böcekleri vardı. Onları incitmeden elimize aldık. Geleceğe yönelik dileklerimizi diledikten sonra uçurduk. Böcekler
bize uğur getireceklerdi. Arkadaşlarla aramızda sözleştik.
Nerede olursak
olalım, başlarımızı koparmayacaktık. Birbirimize destek verecektik. Gonca, yeni bir teklif attı ortaya:
—
Annelerimizden izin alalım, bu gece terasta yıldızları seyredelim. Herkes kabul etti. Akşam yemeğinden sonra terasta buluştuk. Gece
kapkaranlıktı.
Gökyüzü yıldızlarla süslenmişti.
Çisil:
—
Haydi kızlar,
herkes bir yıldızın
kanadına
tutunsun.
Gökyüzünde yolculuğa çıkalım, dedi.
Her
birimiz gökyüzünden seçtiğimiz bir yıldızın
kanadına tutunduk. Herkes kendi yıldızıyla uçmaya başladı. Arkadaşlarımın düşlerini merak ediyorum. Uçuş bittiğinde haydi herkes uçarken kurduğu düşü anlatsın, diyeceğim. Önce kendim anlatmaya başlarım.
— Sonra uçuşumuzun karakalem resmini yaparız Hâlâ uçuyoruz yıldızlarla! Düşlerimiz o sonsuz boşlukta büyüyor. O sonsuz boşlukta evimizi düşünüyorum.
Mehmet MADEN
(Düzenlenmiştir)







 |